top of page

40 ASIRLIK TÜRK VATANI...

  • Yazarın fotoğrafı: bilgencofficial
    bilgencofficial
  • 20 Şub 2023
  • 5 dakikada okunur

Berk Eskiçırak yazdı,



Ülkemize katılan son toprak olan Hatay, son depremlerle son derece zor bir durumdadır. Depremlerle yerle bir olan ilimiz, sığınmacı dalgaları sebebiyle de demografik olarak yerle bir olmaktadır. Peki sığınmacı akınları ve depremle sarsılan Hatay'ımızın durumu nedir? Nasıl memleketimize katılmıştır? Türkiye tarih boyunca Hatay için nasıl Suriye ile kavgalı olmuştur? Hatay'ın bugünkü durumu nedir?



Hatay'ın Anavatana katılışı


Osmanlı'nın son dönemlerinde oluşan Arap Milliyetçiliği, Osmanlı'nın çöküşüyle birlikte Hatay'dan Mersin'e ve Ortadoğu'da Irak'tan Filistin'e bir coğrafyaya hakim olma düşüncesine ulaşabilme fırsatı bulmuşlardır. Bu amaçla Suriyeli milliyetçiler, 1920 yılında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Kendilerine Fransız ve İngilizlerin vadettikleri bu toprakları almak istediler.

ree

Lakin I.Dünya Savaşı sırasında İngiliz ve Fransızlar tarafından yapılmış bir başka anlaşma, bu planlarını hüsranla sonuçlandırdı. Bölge Fransız ve İngilizler arasında paylaşılınca; Hatay, Lübnan ve Suriye bölgeleri Fransa'ya bırakıldı. Musul, Filistin, Ürdün, Irak ise İngilizlere bırakıldı. Bu durumu kabullenemeyen Arap milliyetçileri, ileride kendi toprakları olarak gördükleri yerleri ele almak için fırsat kollamaya başlarlar.


Bu sıralarda kendini kurtarmak için canı pahasına savaşıp İstiklal Harbini vermekte olan Türkler, Ankara Antlaşması sayesinde Hatay'a özerk bir statünün tanınmasını sağlarlar ve Fransızları daha sonrasında ülkelerinden def ederler.


1928'de tekrar filizlenen Hatay sorunu, Suriyeli milliyetçilerin Türkleri Hatay'dan kovmaya çalışmaları üzerine başlar. Hatay'ın Türkiye'ye katılma yolunda olduğunu gören Pan-Arabistler, bunu engellemek için olağanca güçleriyle çalışırlar. Bu sıralarda 1936 yılında Fransa'nın Suriye'den çekilmeye başlaması ve Hatay'ı Suriye'ye bırakmaya çalışmasıyla, kriz bütünüyle büyür. Birleşmiş Milletler Cemiyeti'nden Türkiye'nin haklı görünmesine rağmen kararı tanımayan Fransa, krizi daha da derinleştirir.

ree

Pan-Arabistler bölgeden Türkleri atmaya ve Hatay'daki Türk nüfusunu azaltmaya çalışırken, 1937'de Hatay'ın bağımsızlığı Birleşmiş Milletler Cemiyetince tanınmıştır.

Fransızların Hatay meselesinde diretmesi ve işi zora sokmaya çalışmasına rağmen Türkiye sert duruşunu korur. Bizzat Atatürk, hastalığına rağmen Hatay için gereken her şeyi yapmaya hazır olduğunu gösterir.

Türkiye'nin iyi yönettiği diplomatik hamleler sayesinde serbest seçimler için Fransa'nın da izniyle Hatay'a Türk birlikleri girer. Hatay Cumhuriyeti ilan edilir ve 7 Temmuz 1939'da Hatay Türk toprağı olur. Son Fransız birliklerinin de 23 Temmuz günü ilden ayrılmasıyla Atatürk'ün uğrunda şehit olduğu Hatay, memleketimizin bir vilayeti olur.



Hatay Sorunu


II.Dünya Savaşı sonrasında Fransız ve İngilizlerin bölgeden çekilmeye başlaması ve Amerika ile Rusların yavaşça bölgeye yaklaşması olayın boyutunu yeni bir seviyeye getirmiştir.

ree

İngilizlerin bölgeden çıkmasından endişe duyan Türk dış işleri, Amerikalarla temaslarda bulunmuştur. Amerika'nın Türkiye ve Yunanistan'a Truman Doktrini kapsamında yapılan Marshall Planı ile şartlı bir şekilde destek olmaya başlamıştır. Bu sayede bölgeye giren ABD, Hatay meselesi ile de ilgilenmiş ve ''Hatay Sorunu'' başlıklı bir rapor hazırlatmıştır. Raporda yazılan bilgilere göre Suriye'nin yakın bir zamanda Hatay meselesini uluslararası bir boyuta taşıyabileceği söylenirken, Türklerin Hatay'ı bırakmaları dahilinde Sovyetlerin Doğu Anadolu'daki isteklerini almak için daha fazla baskı yapabileceğinden endişe duydukları da yazmaktadır. Ayrıca raporda Türkiye'nin bazı tavizler vermesinin anlaşma için uygun olacağı da Amerikalılar tarafından düşünülmüştür.


Türkiye'nin batılı duruşundan da rahatsız olan Suriye, Hatay sorununun daha da devam edeceği mesajını veriyordu. Batı'da yer alan Türkiye'ye karşı Sovyetler ile saf tutan Suriye, daha fazla krize hem Soğuk Savaş boyunca hem de daha sonraları sebebiyet verecekti.



PKK ve Suriye


Suriye, kendi Büyük Suriye emellerinde kullanmak için PKK'nın oluşumu ve gelişimine büyük katkıda bulunmuştur. Dönemde Suriye'nin işgali altındaki Lübnan'da kurulan terör örgütü, Suriye gizli servisince korunmuş ve geliştirilmiştir. Ayrıca Kuzey Suriye'de bulunan Kürt aşiretlerinden PKK'nın üye toplamasına ve teröristlerin Bekaa Vadisi'nde eğitim almasına Suriye Devleti tarafından izin verilmiştir.

ree

Terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ı da ülkesinde barındıran Suriye, Türkiye ile yeni bir krize sebep olmuştur.

Uzun süre boyunca bu duruma tepki gösteren Türkiye, terörün iyice artmasıyla birlikte Suriye'nin Abdullah Öcalan'ı ülkede tutmasının savaş sebebi olacağını MGK toplantısı sonrası belirtti. Bunun üzerine Suriye'den Rusya'ya gönderilen Öcalan, daha sonrasında dünyanın farklı ülkelerine kaçarak siyasi sığınma talep etmiştir. 15 Şubat 1999'da ise Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmiştir. Daha sonrasında ise Türkiye ve Suriye arasında teröre karşı mücadele için Adana Mutabakatı 20 Ekim 2000'de imzalanır.



İç Savaşa Doğru


AKP'nin iktidara gelmesi sonrası güçlendirilmeye başlanan Suriye Türkiye ilişkileri, Hatay meselesine başka bir dönem yaşatmıştır. Karşılıklı imzalanan vize ve ticaret anlaşmaları, Türkiye'nin Suriye üzerinde nüfuz edinme çalışmaları ve diplomatik ziyaretlerle ilişkiler düzeltilmeye çalışılmıştır. Vize serbestliğiyle sınırdaki mayınların temizlenerek sınır güvenliğinin azaltılması ve Suriyelilerin daha fazla Hatay'ı ziyaret etmesi dikkate değerdir. İlişkiler bu şekilde ilerlerken, Dera'da başlayan protestolar her şeyi değiştirecekti.

ree

Suriye'deki iç karışıklıkların dinmesi ve nüfuz alanını genişletmek için çalışan Türkiye bu çalışmalarında başarısız olunca, Suriyelilerin Türkiye'ye akını başladı. Kitle kitle gelen Suriyelilere karşı, Türkiye herhangi bir önlem almaktansa açık kapı politikasını benimsedi.

Bu sırada iç reform talebinde bulunan Ahmet Davutoğlu'na karşı Esad, Türkiye'yi iç işlerine karışmakla suçladı. Bu olaydan sonra bozulan ilişkiler günümüzde bile toparlanamadı. Sığınmacı akınları devam ederken resmi verilere göre üç milyon, genel kanaatçe beş milyondan daha fazla sığınmacı Türkiye'ye gelmiştir.



Sığınılan Hatay


ree

Suriyelilerin çoğunluk olmasıyla yapısı değişen Hatay'da, Türk vatandaşları kendilerinin ikinci sınıf vatandaş gibi görülmelerinden şikayetçiyken, Hatay'ın belediye başkanı Lütfü Savaş, Suriyelilerin doğurganlık oranının fazlalığı sebebiyle yakında Hatay'da çoğunluk olacaklarını ve Hatay'daki Türk nüfusunun tehlikede olduğunu açıkladı.



Ayrıca ultra-nasyonalist bir şekilde nesillerce eğitilmiş ve Türk düşmanlığına sahip sığınmacılar, gruplaşmakta ve Türklere karşı tavır almaktadırlar. Kendilerini bölgenin sahibi olarak varsayan Suriyeliler, Türklere karşı ırkçı davranışlar göstermekte ve Türkleri asimile olmaya zorlamaya çalışmaktadır. Hem vergilerden muaf olan bu şahıslar, Türklere nazaran daha fazla ticaret yaparak Hatay'da esnaflıkta Türkleri geçmişlerdir. Savaştan çok ekonomik sebeplerle Hatay ve çevresine gelen Suriyeliler, Hatay'ın daha ''Suriye'ye benzer'' bir yer olmasını sağlamakta ve bölgedeki kültürel yapıyı değiştirmektedirler.

ree

Tüm bunlardan ayrı olarak Suriye Parlamentosu'nun 2 Aralık 2021'de yaptığı açıklama da Suriye'nin niyetini belirtir düzeydedir, "Hatay'ın Türkiye'nin eline kalmaması ve geri alınması için mümkün olan her şeyin yapılacağı." gibi ifadeleri içeren açıklama asırlık sorundan Suriye'nin ders almadığını belirtiyor. ABD'nin çözüm önerisinin bölgeyi vermek olduğu, Suriye'nin hak iddia ettiği bir parçamız olan Hatay; göz göre göre ekonomik ve kültürel olarak Suriyelilerin eline geçiyor. İleride yönetimde hak iddia etmeleri, örgütlenip terörist aktiviteler yapmaları kaçınılmaz görünmekte. Buna karşı hiçbir önlem alınmaması ise durumu daha da korkunçlaştırıyor.



Deprem ve Hatay


Hatay depremden çok büyük bir zarar gördü, yerleşimler çok zor durumda ve halkımız yardım bekliyor. Bu gibi felaketlerin orada yaşayan Türkleri göçe zorlaması da önlem alınmazsa kaçınılmaz. Bu ise hali hazırda durumu kötü olan Hatay'ımızı daha da kötü bir vaziyete itebilir. Yeni göç dalgalarıyla o bölgeden ayrılan Türklerin yerini Suriyeliler alabilir. 12 Şubat'ta Belçika başbakanının yaptığı açıklama, Türkiye'nin bu zor halde olmasına rağmen daha fazla Suriyeliye bakmasını talep etmektedir. 5 milyon Suriyeli depremzedenin Türkiye'ye göç etmesi için görüşme ve anlaşma yapılmasını üzerine olan bu açıklamada umulduğu gibi olur ve 5 milyon daha Suriyeli Türkiye'ye gelirse, durumumuz hepten vahim bir hal alabilir.

ree

Lakin çözümler tükenmiş değildir. Devletin bölgedeki Türk vatandaşlarına vergi muafiyeti uygulaması, zararlarını karşılaması, yabancılara mülk satışının yasaklanması ve sığınmacıların bölgeden gönderilerek sınır dışı edilmeleri, yeni akınlara karşı sınır güvenliğinin arttırılması gayet iyi bir başlangıç olacaktır. Bu konunun halkımız tarafından gündemde tutulması ve kamuoyu oluşturulması ileride devleti önlem alma yoluna itecektir diye düşünüyoruz.


Lütfen unutmayınız ki, Atatürk'ün uğruna şehit olduğu Hatay, gerek stratejik gerek ekonomik gerekse tarihi önemiyle bizim sahip çıkmamız gereken bir vatan toprağıdır. Tıpkı diğer vatan topraklarımız gibi.



KAYNAKÇA:


-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-







 
 
 

Comments


bottom of page